
Kıdem tazminatının sonu ne olacak?
Kıdem tazminatı fonu tekrar raftan indi. Bakalım bu sefer taraflar anlaşabilecek mi?
Kıdem tazminatı, çalışma hayatının en fazla tartışılan ve en sorunlu konularından birisi. Son 4 yıldır sürekli olarak değiştirilip fon haline getirilmesi gündeme geliyor.
Halbuki, 4857 sayılı İş Kanunu 2003 yılında çıkartıldı ve çıkarıldığı tarihte Geçici 6. maddesinde kıdem tazminatı fonu kurulması öngörülüyordu. Ancak bugüne kadar somut bir adım atılamadı.
Sadece taslaklar hazırlandı ancak hiçbiri Meclise gelemedi. Önce 2011 yılında kıdem tazminatı fonuna ilişkin bir taslak hazırlandı. Ancak işçi ve işveren tarafları anlaşamadı ve taslak rafa kaldırıldı. 2013 yılında raftan tekrar indirilmesi gündeme geldi ancak yine başarılı olunamadı. En son 2014 sonunda açıklanan Orta Vadeli Planda, sosyal taraflarla diyalog içinde, tüm işçileri kapsayan ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sisteminin kurulması öngörüldü.
Orta Vadeli Planda yer alan bu net hedefin seçim sonrası hayata geçirilmesi beklenirken dün Başbakan Davutoğlu ve Çalıma Bakanı Çelik tarafından yapılan açıklamalarla seçimden önce düzenlemenin yapılacağı belirtildi.
Mevcut kıdem tazminatı uygulaması pek çok açıdan sıkıntılar içermekte ve bir reform geçirmesi gerekli. Peki mevcut sistemin sıkıntıları neler?
* Öncelikle kıdem tazminatı alabilen ve sistemden faydalanabilen işçi sayısı çok az. Yapılan açıklamalara göre 100 işçiden sadece 15-20’si kıdem tazminatından faydalanabilmekte.
* Mevcut kıdem tazminatı sistemi ile kayıtdışı istihdam arasında kısır bir döngü var. Kayıtdışı istihdamın %37 seviyesinde olduğu ülkemizde her 100 işçiden 37’si zaten direkt olarak kıdem tazminatı sisteminin dışına atılmış oluyor. Ayrıca kıdem tazminatı uygulaması başlı başına kayıtdışı istihdamın bir sebebi olarak gösterilmekte.
* Kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan en az 1 yıl çalışma şartı birçok işverence istismar edilmekte ve işçiler bir yılı dolmadan işten çıkartılmakta.
* İşçiler kıdem tazminatları ödenmediği zaman haklarını arama noktasında oldukça mağdurlar ve yetersizler. Ayrıca kıdem tazminatının ödenmemesi halinde işverene caydırıcı bir yaptırım uygulanamıyor.
* Son olarak işçilerin gerçek ücretleri üzerinden bildirilmemeleri kıdem tazminatının tutarını da gerçek bedelinden aşağıya düşürmekte.
Kıdem tazminatı fonu uygulamasının hayata geçirilmesi halinde işçi ve işveren kıdem tazminatı alacağı açısından karşı karşıya gelmeyecekler ve işçinin muhatabı fon olacak. Bu açıdan olumlu bir düzenleme gibi görünse de raftan indirilecek ve tarafların anlaşamadığı taslağın birçok eleştirilir yanı mevcut.
* Öncelikle mevcut uygulamada 1 yıllık çalışma karşılığı hak kazanılan 30 günlük kıdem tazminatı tutarının fon uygulamasıyla 15-20 güne düşürülmesi söz konusu. Bu durumun düzeltilmesi ve 30 gün olarak kalması işçi sendikalarının da kırmızı çizgisi.
* Fon uygulaması hayata geçirildikten sonra geçmiş çalışmalara ilişkin tazminat haklarının ne olacağı bir başka tartışmalı husus. İşçi sendikaları geçmiş hakların garanti altına alınmasını talep ederken, işveren sendikaları geçmişten sorumlu olmamayı ve geçmiş hakların fona devredilmesini talep ediyor.
* Mevcut uygulamada kıdem tazminatı, 1 yıl kıdem şartıyla, emeklilik, ölüm, askerlik, kadın sigortalının evlendikten sonra 1 yıl içinde işten ayrılması, işçinin haklı nedenle işten ayrılması hallerinde ödenmekte. Ancak fon uygulamasında sadece emeklilik ve ölüm hallerinde ya da 10 yıl çalıştıktan sonra işten ayrılınca ödenmesi söz konusu. Bu açıdan da işçi tarafı çekinceli yaklaşmakta.
* İşverenler açısından ise fon uygulaması ile işçinin işyerine sadık kalmama ihtimali, işyerinde istikrarın bozulması ve kıdem tazminatı priminden kaynaklanacak ek maliyet eleştiri konusu edilen hususlar.
Saydığımız eksikliklerin giderildiği ve hem işçileri hem de işverenleri mağdur etmeyecek bir kıdem tazminatı fonu kurulması ve bir reform yapılması elbette gerekli. Çünkü mevcut sistem sürdürülebilir nitelikte değil. Ancak ülkemizin fon kurma ve kullanımındaki sabıkası ister istemez herkesi düşündürüyor. Tasarrufu teşvik fonu, konut edindirme fonu ve fakir fukara fonunun sonlarının ne kadar hazin olduğu ortada. İşsizlik fonu da aynı şekilde birikmiş olan 70 milyar TL parayı kullanamamakta ve işsizlik oranı rekor kırmakta. Umarım aynı başarısızlık kıdem tazminatı fonunda da yaşanmaz.
Radikal Gazetesi - Dr. Mehmet BULUT
Kıdem tazminatı fonu tekrar raftan indi. Bakalım bu sefer taraflar anlaşabilecek mi?
Kıdem tazminatı, çalışma hayatının en fazla tartışılan ve en sorunlu konularından birisi. Son 4 yıldır sürekli olarak değiştirilip fon haline getirilmesi gündeme geliyor.
Halbuki, 4857 sayılı İş Kanunu 2003 yılında çıkartıldı ve çıkarıldığı tarihte Geçici 6. maddesinde kıdem tazminatı fonu kurulması öngörülüyordu. Ancak bugüne kadar somut bir adım atılamadı.
Sadece taslaklar hazırlandı ancak hiçbiri Meclise gelemedi. Önce 2011 yılında kıdem tazminatı fonuna ilişkin bir taslak hazırlandı. Ancak işçi ve işveren tarafları anlaşamadı ve taslak rafa kaldırıldı. 2013 yılında raftan tekrar indirilmesi gündeme geldi ancak yine başarılı olunamadı. En son 2014 sonunda açıklanan Orta Vadeli Planda, sosyal taraflarla diyalog içinde, tüm işçileri kapsayan ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sisteminin kurulması öngörüldü.
Orta Vadeli Planda yer alan bu net hedefin seçim sonrası hayata geçirilmesi beklenirken dün Başbakan Davutoğlu ve Çalıma Bakanı Çelik tarafından yapılan açıklamalarla seçimden önce düzenlemenin yapılacağı belirtildi.
Mevcut kıdem tazminatı uygulaması pek çok açıdan sıkıntılar içermekte ve bir reform geçirmesi gerekli. Peki mevcut sistemin sıkıntıları neler?
* Öncelikle kıdem tazminatı alabilen ve sistemden faydalanabilen işçi sayısı çok az. Yapılan açıklamalara göre 100 işçiden sadece 15-20’si kıdem tazminatından faydalanabilmekte.
* Mevcut kıdem tazminatı sistemi ile kayıtdışı istihdam arasında kısır bir döngü var. Kayıtdışı istihdamın %37 seviyesinde olduğu ülkemizde her 100 işçiden 37’si zaten direkt olarak kıdem tazminatı sisteminin dışına atılmış oluyor. Ayrıca kıdem tazminatı uygulaması başlı başına kayıtdışı istihdamın bir sebebi olarak gösterilmekte.
* Kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan en az 1 yıl çalışma şartı birçok işverence istismar edilmekte ve işçiler bir yılı dolmadan işten çıkartılmakta.
* İşçiler kıdem tazminatları ödenmediği zaman haklarını arama noktasında oldukça mağdurlar ve yetersizler. Ayrıca kıdem tazminatının ödenmemesi halinde işverene caydırıcı bir yaptırım uygulanamıyor.
* Son olarak işçilerin gerçek ücretleri üzerinden bildirilmemeleri kıdem tazminatının tutarını da gerçek bedelinden aşağıya düşürmekte.
Kıdem tazminatı fonu uygulamasının hayata geçirilmesi halinde işçi ve işveren kıdem tazminatı alacağı açısından karşı karşıya gelmeyecekler ve işçinin muhatabı fon olacak. Bu açıdan olumlu bir düzenleme gibi görünse de raftan indirilecek ve tarafların anlaşamadığı taslağın birçok eleştirilir yanı mevcut.
* Öncelikle mevcut uygulamada 1 yıllık çalışma karşılığı hak kazanılan 30 günlük kıdem tazminatı tutarının fon uygulamasıyla 15-20 güne düşürülmesi söz konusu. Bu durumun düzeltilmesi ve 30 gün olarak kalması işçi sendikalarının da kırmızı çizgisi.
* Fon uygulaması hayata geçirildikten sonra geçmiş çalışmalara ilişkin tazminat haklarının ne olacağı bir başka tartışmalı husus. İşçi sendikaları geçmiş hakların garanti altına alınmasını talep ederken, işveren sendikaları geçmişten sorumlu olmamayı ve geçmiş hakların fona devredilmesini talep ediyor.
* Mevcut uygulamada kıdem tazminatı, 1 yıl kıdem şartıyla, emeklilik, ölüm, askerlik, kadın sigortalının evlendikten sonra 1 yıl içinde işten ayrılması, işçinin haklı nedenle işten ayrılması hallerinde ödenmekte. Ancak fon uygulamasında sadece emeklilik ve ölüm hallerinde ya da 10 yıl çalıştıktan sonra işten ayrılınca ödenmesi söz konusu. Bu açıdan da işçi tarafı çekinceli yaklaşmakta.
* İşverenler açısından ise fon uygulaması ile işçinin işyerine sadık kalmama ihtimali, işyerinde istikrarın bozulması ve kıdem tazminatı priminden kaynaklanacak ek maliyet eleştiri konusu edilen hususlar.
Saydığımız eksikliklerin giderildiği ve hem işçileri hem de işverenleri mağdur etmeyecek bir kıdem tazminatı fonu kurulması ve bir reform yapılması elbette gerekli. Çünkü mevcut sistem sürdürülebilir nitelikte değil. Ancak ülkemizin fon kurma ve kullanımındaki sabıkası ister istemez herkesi düşündürüyor. Tasarrufu teşvik fonu, konut edindirme fonu ve fakir fukara fonunun sonlarının ne kadar hazin olduğu ortada. İşsizlik fonu da aynı şekilde birikmiş olan 70 milyar TL parayı kullanamamakta ve işsizlik oranı rekor kırmakta. Umarım aynı başarısızlık kıdem tazminatı fonunda da yaşanmaz.
Radikal Gazetesi - Dr. Mehmet BULUT