İmzaladık ama ILO sözleşmesi ne anlama geliyor?
Son zamanlarda ülkemizde iş kazalarındaki artış beraberinde bazı eleştirileri de beraberinde getirdi. Bu eleştirilerin en başında ise uluslararası standartlara uyumsuzluk ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinin imzalanmamış olması bulunmaktaydı.
Özellikle inşaat işleri ile ilgili 167 sayılı sözleşme ve maden işleri ile ilgili 176 sayılı sözleşmenin imzalanması yönünde önemli bir baskı oluşmuştu. Ve nihayet 6571 sayılı Kanunla 167 sayılı İnşaat İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’nin onaylanması uygun bulundu.
Söz konusu sözleşme ILO tarafından 1988 yılında hazırlanmış. Yani üzerinden yaklaşık 26 yıl geçtikten sonra imzalayabildik. Bu durum ne yazık ki uluslararası standartları takip kabiliyetimizi ortaya koymakta.
Bu sözleşmede iş sağlığı ve güvenliğine yönelik devlet, inşaat işyerleri ve işçiler ile ilgili alınması öngörülen birçok önlem yer almakta. Örneğin;
- İşçilerin sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemler inşaat projesi hazırlanırken dikkate alınacak.
- İşçiler sağlık ve güvenliğe yönelik görüş ve önerilerini açıklama hak ve yükümlülüğüne sahip olacak.
- İşveren olası tehlike durumunda derhal faaliyeti durdurma ve tahliye ile yükümlü olacak.
- İskeleler, merdivenler, kaldırma aletleri, taşıma ekipmanları ve diğer aletlere yönelik sözleşmede belirtilen standartlar sağlanacak.
- Yapılan işlere ilişkin her türlü koruyucu önlem alınacak.
- Her inşaat alanında yeteri miktarda içme suyu, tuvalet, yıkanma tesisi, yemek ve barınak yerleri bulundurulması zorunlu olacak.
- Sözleşme hükümlerinin fiilen uygulanmasını sağlamak amacıyla devlet, caydırıcı ceza ve önlemler uygulayacak, denetimi sağlayacak.
Gördüğünüz gibi, aslında cezaların caydırıcılığı ve denetimin etkinliği dışında hemen hemen bizim iç mevzuatımızda yer almakta olan hükümlerin altına imza attık ve kabul ettik.
Peki sözleşmede yer alan hükümlere uymazsak ne olacak? Herhangi bir yaptırımı var mı?
Öncelikle sözleşmeyi onaylayan ülke, sözleşme gereklerini yerine getirme yükümlülüğünü ve sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığının denetimini kabul etmekte. Üye ülkeler imzaladıkları sözleşmeleri yürürlüğe koymak için aldığı önlemler hakkında ILO’ya yıllık bir rapor sunmayı taahhüt etmekte. Bu raporlar ILO tarafından her yıl incelenmekte ve değerlendirilmekte.
ILO, sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığına yönelik bir denetim sistemi işletiyor. Denetim, sözleşmelerle gelen yükümlülüklere ne ölçüde uyulduğunu değerlendiren bağımsız uzmanlar tarafından gerçekleştirilmekte.
ILO, üye devletlerden belirlenen kurallara uyup uymadıklarını denetlemek için bilgi alabilmekte. Ayrıca, devletlerin sosyal ve çalışma düzenlerine ilişkin ülke raporları düzenleyerek, ilgili devletin ne kadar ilerleme sağladığını ve nelerin yapılması gerektiğini uzmanlar aracılığıyla tespit çalışmaları yapmakta.
ILO norm ve kurallarının ağır biçimde ihlal edildiği durumlar raporlarla tespit edilerek, normlara uyum için ilgili devletler üzerinde baskı kurulmakta.
ILO’nun yaptığı denetimleri düzenli ve olağanüstü denetimler olarak iki başlıkta incelemek mümkün. Düzenli denetim, hükümetlerin ILO’ya verdikleri yıllık raporların yönetim konseyi, uzmanlar komisyonu ve konferans komitesi tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde gerçekleşmekte iken olağanüstü denetimler ise genellikle şikayetlere dayalı olarak yapılmakta.
Sözleşmenin memnuniyet verici bir şekilde uygulanmadığına dair mesleki bir işçi/işveren örgütü tarafından yapılan her şikayet, ILO tarafından hükümete iletilmekte ve hükümet konu hakkında bir açıklama yapmak zorunda kalmakta.
Hükümetten makul bir süre içerisinde hiçbir açıklama alınmaması veya alınan açıklamanın yeterli görülmemesi halinde, ILO alınan şikayeti ve gerekirse verilen cevabı kamuoyuna duyurma hakkına sahip olmakta. Yani bir bakıma ILO ile hükümet arasında bir itibar mücadelesi yapılmakta.
Anlaşılacağı üzere ILO zorlayıcı yaptırımlar yerine, onaylanmış sözleşmelerin uygulamaları konusunda denetim kurulları aracılığıyla bilgilenme-araştırma yetkisini kullanmakta ve eksiklikleri teşhir etmekle yetinmekte. Bakalım iş sağlığı ve güvenliğinde bu teşhir riski bizi ne kadar korkutacak ve hükümete ne gibi adımlar attırtabilecek.
Radikal Gazetesi - 1 Aralık 2014 Pazartesi
Son zamanlarda ülkemizde iş kazalarındaki artış beraberinde bazı eleştirileri de beraberinde getirdi. Bu eleştirilerin en başında ise uluslararası standartlara uyumsuzluk ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinin imzalanmamış olması bulunmaktaydı.
Özellikle inşaat işleri ile ilgili 167 sayılı sözleşme ve maden işleri ile ilgili 176 sayılı sözleşmenin imzalanması yönünde önemli bir baskı oluşmuştu. Ve nihayet 6571 sayılı Kanunla 167 sayılı İnşaat İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’nin onaylanması uygun bulundu.
Söz konusu sözleşme ILO tarafından 1988 yılında hazırlanmış. Yani üzerinden yaklaşık 26 yıl geçtikten sonra imzalayabildik. Bu durum ne yazık ki uluslararası standartları takip kabiliyetimizi ortaya koymakta.
Bu sözleşmede iş sağlığı ve güvenliğine yönelik devlet, inşaat işyerleri ve işçiler ile ilgili alınması öngörülen birçok önlem yer almakta. Örneğin;
- İşçilerin sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemler inşaat projesi hazırlanırken dikkate alınacak.
- İşçiler sağlık ve güvenliğe yönelik görüş ve önerilerini açıklama hak ve yükümlülüğüne sahip olacak.
- İşveren olası tehlike durumunda derhal faaliyeti durdurma ve tahliye ile yükümlü olacak.
- İskeleler, merdivenler, kaldırma aletleri, taşıma ekipmanları ve diğer aletlere yönelik sözleşmede belirtilen standartlar sağlanacak.
- Yapılan işlere ilişkin her türlü koruyucu önlem alınacak.
- Her inşaat alanında yeteri miktarda içme suyu, tuvalet, yıkanma tesisi, yemek ve barınak yerleri bulundurulması zorunlu olacak.
- Sözleşme hükümlerinin fiilen uygulanmasını sağlamak amacıyla devlet, caydırıcı ceza ve önlemler uygulayacak, denetimi sağlayacak.
Gördüğünüz gibi, aslında cezaların caydırıcılığı ve denetimin etkinliği dışında hemen hemen bizim iç mevzuatımızda yer almakta olan hükümlerin altına imza attık ve kabul ettik.
Peki sözleşmede yer alan hükümlere uymazsak ne olacak? Herhangi bir yaptırımı var mı?
Öncelikle sözleşmeyi onaylayan ülke, sözleşme gereklerini yerine getirme yükümlülüğünü ve sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığının denetimini kabul etmekte. Üye ülkeler imzaladıkları sözleşmeleri yürürlüğe koymak için aldığı önlemler hakkında ILO’ya yıllık bir rapor sunmayı taahhüt etmekte. Bu raporlar ILO tarafından her yıl incelenmekte ve değerlendirilmekte.
ILO, sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığına yönelik bir denetim sistemi işletiyor. Denetim, sözleşmelerle gelen yükümlülüklere ne ölçüde uyulduğunu değerlendiren bağımsız uzmanlar tarafından gerçekleştirilmekte.
ILO, üye devletlerden belirlenen kurallara uyup uymadıklarını denetlemek için bilgi alabilmekte. Ayrıca, devletlerin sosyal ve çalışma düzenlerine ilişkin ülke raporları düzenleyerek, ilgili devletin ne kadar ilerleme sağladığını ve nelerin yapılması gerektiğini uzmanlar aracılığıyla tespit çalışmaları yapmakta.
ILO norm ve kurallarının ağır biçimde ihlal edildiği durumlar raporlarla tespit edilerek, normlara uyum için ilgili devletler üzerinde baskı kurulmakta.
ILO’nun yaptığı denetimleri düzenli ve olağanüstü denetimler olarak iki başlıkta incelemek mümkün. Düzenli denetim, hükümetlerin ILO’ya verdikleri yıllık raporların yönetim konseyi, uzmanlar komisyonu ve konferans komitesi tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde gerçekleşmekte iken olağanüstü denetimler ise genellikle şikayetlere dayalı olarak yapılmakta.
Sözleşmenin memnuniyet verici bir şekilde uygulanmadığına dair mesleki bir işçi/işveren örgütü tarafından yapılan her şikayet, ILO tarafından hükümete iletilmekte ve hükümet konu hakkında bir açıklama yapmak zorunda kalmakta.
Hükümetten makul bir süre içerisinde hiçbir açıklama alınmaması veya alınan açıklamanın yeterli görülmemesi halinde, ILO alınan şikayeti ve gerekirse verilen cevabı kamuoyuna duyurma hakkına sahip olmakta. Yani bir bakıma ILO ile hükümet arasında bir itibar mücadelesi yapılmakta.
Anlaşılacağı üzere ILO zorlayıcı yaptırımlar yerine, onaylanmış sözleşmelerin uygulamaları konusunda denetim kurulları aracılığıyla bilgilenme-araştırma yetkisini kullanmakta ve eksiklikleri teşhir etmekle yetinmekte. Bakalım iş sağlığı ve güvenliğinde bu teşhir riski bizi ne kadar korkutacak ve hükümete ne gibi adımlar attırtabilecek.
Radikal Gazetesi - 1 Aralık 2014 Pazartesi