Çalışma hayatının gecekondusu: Taşeron işçiler!
Türkiye'nin siyasetçileri yıllar boyu, 1950'lerden itibaren büyükşehirler etrafında oluşmaya başlayan gecekondu halkalarını ‘yönetti'. Zaman içerisinde ciddi bir oy potansiyeline ulaşan gecekondular, evlerin yıkılması ile tapu verilmesi sarkacı arasında yıllarca gidip geldiler. Nihayet gecekondulardan devşirilen son siyasi-ekonomik rant olankentsel dönüşüm ile pek çoğu tapulu dairesine kavuştu. Fakat gecekondu sosyolojisi bu kez başka bir alanda, çalışma hayatının rant kaynağına dönüştü.
ÇOK BOYUTLU RANT
Bugün devlet kurumlarında yaklaşık 700 bin taşeron işçisi var. Belediyeleri de dâhil ettiğimizde bu rakam 1.2 milyona ulaşıyor. Yani aileleriyle birlikte yaklaşık 4 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. Böylesine geniş bir kitleyi barındıran taşeron istihdam sisteminin sağladığı rant birkaç boyutlu.
1) Öncelikle siyasiler için olmazsa olmazlardan “işe adam sokma” ihtiyacı taşeron işçiler üzerinden gideriliyor. Hangi kamu kurumuna taşeron işçi alınacaksa, o ildeki il başkanı, milletvekilleri ve belediye başkanlarına kontenjan ayrılıyor. Böylece her biri, kendi çevresinden birilerini işe yerleştirerek, üzerindeki baskıyı hafifletmiş oluyor.
2) Rantın ikinci boyutu olan kaynak aktarımı, iktidara yakın şirketlere taşeron işçiler vesilesiyle yapılıyor. Örneğin bir kurum temizlik elemanı ihalesine çıkacaksa, kâğıt üstünde kurulan şirkete bu ihale adrese teslim olarak veriliyor. Nitekim Hak-İştarafından 2014 yılında yapılan bir araştırmada, taşeron işçilerinin yüzde 23'ü de taşeron sisteminin “yandaş şirketlere para aktarım mekanizması” olduğunu ifade ediyor. Temizlik ihalesiyle kamu kurumunda çalışmaya başlayan işçi, bu işe aracılık eden şirketi ve ortaklarını görmüyor bile. Şirket adına açılan hesaba her ay hakediş yatıyor, şirket kendi payını aldıktan sonra işçilere asgari ücret ödüyor. Hatta bazı şirketlerin bu asgari ücretin bir kısmını dahi işçiden geri aldığı ifade ediliyor. (Bkz: 2014 Hak-İş raporu)
3) Taşeron sisteminin siyasal olarak sağladığı imkânlardan birisi de organizasyonlarda insan kaynağı deposu olması. Soma soruşturmalarında verilen ifadelerden de görüleceği üzere, belediye ve parti faaliyetlerinde kalabalık oluşturmada taşeron işçileri en kolay ve ucuz insan kaynağı. Taşeron işçisi, görevlendirildiği bu faaliyetlere isterse gitmesin! Ertesi gün kapıya konulacağını pekala biliyor.
4) Taşeronlaşmanın devlet-iktidar için avantajlı sonuçlarından birisi de bu işçilerde sendikalaşma oranının oldukça düşük olması. Bu durum, taşeron işçilerini daha da yönetilebilir ve yönlendirilebilir kılıyor.
KADRO VERİLECEK Mİ?
Bu soru bize de çok fazla soruluyor. Yani gecekonduda oturan vatandaşın zihnini “tapu verilecek mi yoksa evimiz yıkılacak mı” sorusu kemirirken, taşeron işçisi de “kadro verilecek mi yoksa işsiz mi kalacağım” sorusuyla yaşıyor. Açık söylemek gerekirse yukarıda yer verdiğimiz üç önemli rant devam ettiği sürece, taşeron işçilerinin tamamına kadro verilmesi oldukça zor. Fakat bu arada taşeron işçilerinin Yargıtay'da kazandığı davalar ve seçim öncesi verilen sözler dikkate alınarak, 80-100 bin civarında işçiye kadro verilebilir. Böylece işçilerden gelen ‘kadro baskısı' bir süreliğine hafiflemiş olur. Ancak geride bir milyondan fazla taşeron işçisi daha kalır. Ve bu kadar insan taşeron sisteminde çalıştığı sürece, taşeron işçiler yarası kanamaya devam eder.
TAŞERON SİSTEMİ DAHA MI UCUZ?
Taşeron işçilerin tamamına kadro verilmeli dediğimizde, devletin bu yükün altından kalkamayacağı ifade ediliyor. Oysa devlet şuan zaten kadrolu işçiler kadar veya ona yakın bir yükü taşıyor. Sadece şuan aradaki taşeron şirketlere yapılan ödemelerin doğrudan işçilere yapılması yeterli. Fakat yukarıda ifade ettiğimiz gibi kadronun önündeki asıl engel, sistemin sağladığı ekonomik ve siyasi rant olsa gerek.
STAJ SİGORTASI İLE BORÇLANMAK MÜMKÜN
Soru: Sadettin Bey, ben 1991 yılında meslek lisesinde okurken staj yaptım ve ilk sigorta girişim bu yıl yapıldı. Daha sonra 1998 yılına kadar sigortam olmadı. 1995 ve 1997 doğumlu iki çocuğum var. Bu çocuklarım için doğum borçlanması yapabilir miyim? Borçlanma yapmam halinde avantajım ne olur? Fikriye K.
Cevap: Değerli okurum, staj sigortası emeklilik hesabında başlangıç olarak kabul edilmiyor. Fakat doğum borçlanması açısından geçerli sayılıyor. Dolayısıyla iki doğumdan önce staj sigortası girişiniz olduğu için doğum borçlanması yapabilirsiniz. Doğum borçlanmasında ödediğiniz gün sayısı kadar 1998 yılındaki sigorta başlangıcınız geriye gider. Gün ve ay olarak tam tarih vermediğiniz için hesaplama yapamıyorum. Ancak borçlanma sonrasında hem emeklilik yaşı hem de prim günü olarak avantaj sağlamış olursunuz.
Özgür Düşünce - 22 Mart 2016
Çalışma hayatının gecekondusu: Taşeron işçiler!
Türkiye'nin siyasetçileri yıllar boyu, 1950'lerden itibaren büyükşehirler etrafında oluşmaya başlayan gecekondu halkalarını ‘yönetti'. Zaman içerisinde ciddi bir oy potansiyeline ulaşan gecekondular, evlerin yıkılması ile tapu verilmesi sarkacı arasında yıllarca gidip geldiler. Nihayet gecekondulardan devşirilen son siyasi-ekonomik rant olankentsel dönüşüm ile pek çoğu tapulu dairesine kavuştu. Fakat gecekondu sosyolojisi bu kez başka bir alanda, çalışma hayatının rant kaynağına dönüştü.
ÇOK BOYUTLU RANT
Bugün devlet kurumlarında yaklaşık 700 bin taşeron işçisi var. Belediyeleri de dâhil ettiğimizde bu rakam 1.2 milyona ulaşıyor. Yani aileleriyle birlikte yaklaşık 4 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. Böylesine geniş bir kitleyi barındıran taşeron istihdam sisteminin sağladığı rant birkaç boyutlu.
1) Öncelikle siyasiler için olmazsa olmazlardan “işe adam sokma” ihtiyacı taşeron işçiler üzerinden gideriliyor. Hangi kamu kurumuna taşeron işçi alınacaksa, o ildeki il başkanı, milletvekilleri ve belediye başkanlarına kontenjan ayrılıyor. Böylece her biri, kendi çevresinden birilerini işe yerleştirerek, üzerindeki baskıyı hafifletmiş oluyor.
2) Rantın ikinci boyutu olan kaynak aktarımı, iktidara yakın şirketlere taşeron işçiler vesilesiyle yapılıyor. Örneğin bir kurum temizlik elemanı ihalesine çıkacaksa, kâğıt üstünde kurulan şirkete bu ihale adrese teslim olarak veriliyor. Nitekim Hak-İştarafından 2014 yılında yapılan bir araştırmada, taşeron işçilerinin yüzde 23'ü de taşeron sisteminin “yandaş şirketlere para aktarım mekanizması” olduğunu ifade ediyor. Temizlik ihalesiyle kamu kurumunda çalışmaya başlayan işçi, bu işe aracılık eden şirketi ve ortaklarını görmüyor bile. Şirket adına açılan hesaba her ay hakediş yatıyor, şirket kendi payını aldıktan sonra işçilere asgari ücret ödüyor. Hatta bazı şirketlerin bu asgari ücretin bir kısmını dahi işçiden geri aldığı ifade ediliyor. (Bkz: 2014 Hak-İş raporu)
3) Taşeron sisteminin siyasal olarak sağladığı imkânlardan birisi de organizasyonlarda insan kaynağı deposu olması. Soma soruşturmalarında verilen ifadelerden de görüleceği üzere, belediye ve parti faaliyetlerinde kalabalık oluşturmada taşeron işçileri en kolay ve ucuz insan kaynağı. Taşeron işçisi, görevlendirildiği bu faaliyetlere isterse gitmesin! Ertesi gün kapıya konulacağını pekala biliyor.
4) Taşeronlaşmanın devlet-iktidar için avantajlı sonuçlarından birisi de bu işçilerde sendikalaşma oranının oldukça düşük olması. Bu durum, taşeron işçilerini daha da yönetilebilir ve yönlendirilebilir kılıyor.
KADRO VERİLECEK Mİ?
Bu soru bize de çok fazla soruluyor. Yani gecekonduda oturan vatandaşın zihnini “tapu verilecek mi yoksa evimiz yıkılacak mı” sorusu kemirirken, taşeron işçisi de “kadro verilecek mi yoksa işsiz mi kalacağım” sorusuyla yaşıyor. Açık söylemek gerekirse yukarıda yer verdiğimiz üç önemli rant devam ettiği sürece, taşeron işçilerinin tamamına kadro verilmesi oldukça zor. Fakat bu arada taşeron işçilerinin Yargıtay'da kazandığı davalar ve seçim öncesi verilen sözler dikkate alınarak, 80-100 bin civarında işçiye kadro verilebilir. Böylece işçilerden gelen ‘kadro baskısı' bir süreliğine hafiflemiş olur. Ancak geride bir milyondan fazla taşeron işçisi daha kalır. Ve bu kadar insan taşeron sisteminde çalıştığı sürece, taşeron işçiler yarası kanamaya devam eder.
TAŞERON SİSTEMİ DAHA MI UCUZ?
Taşeron işçilerin tamamına kadro verilmeli dediğimizde, devletin bu yükün altından kalkamayacağı ifade ediliyor. Oysa devlet şuan zaten kadrolu işçiler kadar veya ona yakın bir yükü taşıyor. Sadece şuan aradaki taşeron şirketlere yapılan ödemelerin doğrudan işçilere yapılması yeterli. Fakat yukarıda ifade ettiğimiz gibi kadronun önündeki asıl engel, sistemin sağladığı ekonomik ve siyasi rant olsa gerek.
STAJ SİGORTASI İLE BORÇLANMAK MÜMKÜN
Soru: Sadettin Bey, ben 1991 yılında meslek lisesinde okurken staj yaptım ve ilk sigorta girişim bu yıl yapıldı. Daha sonra 1998 yılına kadar sigortam olmadı. 1995 ve 1997 doğumlu iki çocuğum var. Bu çocuklarım için doğum borçlanması yapabilir miyim? Borçlanma yapmam halinde avantajım ne olur? Fikriye K.
Cevap: Değerli okurum, staj sigortası emeklilik hesabında başlangıç olarak kabul edilmiyor. Fakat doğum borçlanması açısından geçerli sayılıyor. Dolayısıyla iki doğumdan önce staj sigortası girişiniz olduğu için doğum borçlanması yapabilirsiniz. Doğum borçlanmasında ödediğiniz gün sayısı kadar 1998 yılındaki sigorta başlangıcınız geriye gider. Gün ve ay olarak tam tarih vermediğiniz için hesaplama yapamıyorum. Ancak borçlanma sonrasında hem emeklilik yaşı hem de prim günü olarak avantaj sağlamış olursunuz.
Özgür Düşünce - 22 Mart 2016