Sendikaların tutarsızlığı
İşsizliğin tırmanışa geçtiği 2008 yılı sonundan itibaren gündeme gelen tedbirlerden birisi de işsizlerin, Toplum Yararına Çalışma Programı (TYÇP) kapsamında istihdam edilmesidir.
31.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği'nde TYÇP, "İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde işsizlerin kısa süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan programlar" olarak tanımlanıyor. Bu kapsamda hâlihazırda on binlerce işsiz, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere birçok kamu kurumu, dernek, vakıf ya da birliğe ait işyerlerinde (6 aydan az olmak şartıyla)çalıştırılıyor. Hemen belirtelim ki proje oldukça başarılı işliyor ve sonuçtan herkes memnun. Gelelim bu bahsettiklerimizle yazımızın başlığı arasındaki bağlantıya.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yaz çalışma hayatının gündemine, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in girişimiyle hazırlanan Özel İstihdam Büroları yasa tasarısı damgasını vurmuştu. Çok kaba tabiriyle tasarı, özel istihdam bürolarına bazı hizmetler için işçi kiralama imkânı veriyordu. TBMM'de kabul edilen söz konusu yasa, sendikaların yoğun muhalefeti ve kamuoyu baskısı sebebiyle Cumhurbaşkanı tarafından Meclis'e iade edildi. Geçtiğimiz ay yeniden komisyona gelen tasarı, bizzat Ömer Dinçer'in girişimiyle, sendikalarla uzlaşı içerisinde çıkarılmak üzere geri çekildi. Sendikaların ve bazı çevrelerin söz konusu düzenlemeye karşı argümanları;
· İnsan emeğinin bir meta gibi kiralanamayacağı,
· Düzenleme ile sendikalaşmanın engelleneceği,
· İş hukukunun konusu olan emeğin, ticaret hukukunun konusu haline geleceği,
· Kıdem tazminatı gibi kritik hakların bu düzenleme ile iç edileceği vb. idi.
Çalışma hayatının yazarı olarak bu argümanlara kısmen katıldığımızı o zaman da ifade ettik. Ancak aynı sendikaların ve çevrelerin, sıra yukarıda bahsettiğimiz TYÇP uygulamasına gelince tek bir laf etmemiş olmaları biraz garip değil mi? İsterseniz özel istihdam bürolarına karşı ileri sürülen her bir argüman açısından TYÇP uygulamasını bir karşılaştıralım:
· İnsan emeğinin bir meta gibi kiralanamayacağı: TYÇP uygulamasında İş-Kur, işsiz olarak sisteminde kayıtlı olanları en fazla altı aylık periyotlarla kamu kurumu, dernek ya da vakıflara kiralıyor. Tek fark, İş-Kur, kiraladığı işçilerin ücret ve sigorta primi gibi giderlerini kendisi karşılıyor.
· Düzenleme ile sendikalaşmanın engelleneceği: İş-Kur tarafından kiralanan işçilerin hiçbir sendikal hakları yok ve sendikalara üye olma imkânları da bulunmuyor.
· İş hukukunun konusu olan emeğin, ticaret hukukunun konusu haline geleceği: İş-Kur, kiraladığı işçilerin giderleri için kamu kurumlarına ödeme yaparken, kurumlar da kârlarını da ekleyerek tahsil ettikleri meblağ karşılığında fatura kesiyorlar. Yani basit bir ticari ilişki mevcut.
· Kıdem tazminatı gibi kritik hakların bu düzenleme ile iç edileceği: İş-Kur tarafından kiralanan işçiler 6 aydan az çalıştıklarından kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli izin ve iş mevzuatından kaynaklanan diğer hakların pek çoğundan mahrumlar.
Şimdi sormak gerekiyor:
· Özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenlemeye ateş püsküren sendikalar ve ilgili çevreler şimdi neredeler?
· "İnsan emeği kiralanamaz" diyenler, bu kiralamanın özel sektör tarafından yapılmasına mı karşıydılar yoksa bizzat "kiralama" işine mi? Kiralama devlet tarafından yapılınca caiz, özel sektör tarafından yapılınca haram mı?
· TYÇP uygulaması, işsizliğin boyutu, toplumun ve kurumların ihtiyacı göz önüne alınarak uygulamaya sokulurken; özel istihdam bürolarına kiralama yetkisi veren düzenleme de aynı kaygılarla çıkarılmadı mı?
Bu soruların cevabını biz çok iyi biliyoruz. Fakat sendikacılık oynayan çevrelerin bu çelişkiyi topluma izah etmeleri gerekiyor. BUGÜN/9 Şubat 2010
31.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği'nde TYÇP, "İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde işsizlerin kısa süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan programlar" olarak tanımlanıyor. Bu kapsamda hâlihazırda on binlerce işsiz, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere birçok kamu kurumu, dernek, vakıf ya da birliğe ait işyerlerinde (6 aydan az olmak şartıyla)çalıştırılıyor. Hemen belirtelim ki proje oldukça başarılı işliyor ve sonuçtan herkes memnun. Gelelim bu bahsettiklerimizle yazımızın başlığı arasındaki bağlantıya.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yaz çalışma hayatının gündemine, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in girişimiyle hazırlanan Özel İstihdam Büroları yasa tasarısı damgasını vurmuştu. Çok kaba tabiriyle tasarı, özel istihdam bürolarına bazı hizmetler için işçi kiralama imkânı veriyordu. TBMM'de kabul edilen söz konusu yasa, sendikaların yoğun muhalefeti ve kamuoyu baskısı sebebiyle Cumhurbaşkanı tarafından Meclis'e iade edildi. Geçtiğimiz ay yeniden komisyona gelen tasarı, bizzat Ömer Dinçer'in girişimiyle, sendikalarla uzlaşı içerisinde çıkarılmak üzere geri çekildi. Sendikaların ve bazı çevrelerin söz konusu düzenlemeye karşı argümanları;
· İnsan emeğinin bir meta gibi kiralanamayacağı,
· Düzenleme ile sendikalaşmanın engelleneceği,
· İş hukukunun konusu olan emeğin, ticaret hukukunun konusu haline geleceği,
· Kıdem tazminatı gibi kritik hakların bu düzenleme ile iç edileceği vb. idi.
Çalışma hayatının yazarı olarak bu argümanlara kısmen katıldığımızı o zaman da ifade ettik. Ancak aynı sendikaların ve çevrelerin, sıra yukarıda bahsettiğimiz TYÇP uygulamasına gelince tek bir laf etmemiş olmaları biraz garip değil mi? İsterseniz özel istihdam bürolarına karşı ileri sürülen her bir argüman açısından TYÇP uygulamasını bir karşılaştıralım:
· İnsan emeğinin bir meta gibi kiralanamayacağı: TYÇP uygulamasında İş-Kur, işsiz olarak sisteminde kayıtlı olanları en fazla altı aylık periyotlarla kamu kurumu, dernek ya da vakıflara kiralıyor. Tek fark, İş-Kur, kiraladığı işçilerin ücret ve sigorta primi gibi giderlerini kendisi karşılıyor.
· Düzenleme ile sendikalaşmanın engelleneceği: İş-Kur tarafından kiralanan işçilerin hiçbir sendikal hakları yok ve sendikalara üye olma imkânları da bulunmuyor.
· İş hukukunun konusu olan emeğin, ticaret hukukunun konusu haline geleceği: İş-Kur, kiraladığı işçilerin giderleri için kamu kurumlarına ödeme yaparken, kurumlar da kârlarını da ekleyerek tahsil ettikleri meblağ karşılığında fatura kesiyorlar. Yani basit bir ticari ilişki mevcut.
· Kıdem tazminatı gibi kritik hakların bu düzenleme ile iç edileceği: İş-Kur tarafından kiralanan işçiler 6 aydan az çalıştıklarından kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli izin ve iş mevzuatından kaynaklanan diğer hakların pek çoğundan mahrumlar.
Şimdi sormak gerekiyor:
· Özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenlemeye ateş püsküren sendikalar ve ilgili çevreler şimdi neredeler?
· "İnsan emeği kiralanamaz" diyenler, bu kiralamanın özel sektör tarafından yapılmasına mı karşıydılar yoksa bizzat "kiralama" işine mi? Kiralama devlet tarafından yapılınca caiz, özel sektör tarafından yapılınca haram mı?
· TYÇP uygulaması, işsizliğin boyutu, toplumun ve kurumların ihtiyacı göz önüne alınarak uygulamaya sokulurken; özel istihdam bürolarına kiralama yetkisi veren düzenleme de aynı kaygılarla çıkarılmadı mı?
Bu soruların cevabını biz çok iyi biliyoruz. Fakat sendikacılık oynayan çevrelerin bu çelişkiyi topluma izah etmeleri gerekiyor. BUGÜN/9 Şubat 2010