Yabancı kaçak işçi meselesi
Ülkemizde 1 milyon civarında yabancı kaçak işçi olduğu öteden beri bilinen bir gerçek.
Bu işçiler Romanya, Ukrayna, Moldova, Ermenistan ve diğer ülkelerden kaçak olarak yurda giriyor. Ya da legal olarak yurda girip çalışma izni olmaksızın çalışmaya başlıyorlar. Doğu Avrupa ülkelerinden gelenler (özellikle kadınlar), genelde hasta-yaşlı bakıcılığı ya da bebek bakıcılığı gibi ev hizmetlerinde çalışıyorlar. Yatalak hastaların altını değiştirmeye varıncaya kadar her işi gören bu insanlar, düşük ücret ve güvenilir olmaları gibi sebeplerle tercih ediliyorlar. Ayrıca bunlardan hatırı sayılır sayıda bayan, Türk erkeklerle evlenerek oturma ve vatandaşlık gibi haklara da kavuşabiliyor.
Öte yandan Romenler başta olmak üzere kaçak erkek işçiler, aylık 100-150 dolar gibi son derece düşük ücretlerle, oldukça ağır işlerde (döküm, kimyasal yoğun üretim, beden işçiliği gibi) çalışıyorlar. Bunlar genelde fabrikaların yanında koğuş usulü yerlerde yatıp kalkıyorlar. Yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçları işverenler tarafından karşılanan bu işçiler, aldıkları ücretin tamamına yakınını ailelerine gönderiyorlar. Burada aldıkları aylık 100-150 dolar, ülkelerinde ailelerinin birkaç aylık geçimini sağlıyor. Hatta mülkiyet edinmeye bile yetebiliyor. Yani mekanizma bir nevi 60'lı ve 70'li yıllarda Almanya'ya giden Türk işçilerde olduğu gibi işliyor.
Kaçak işçilerle ilgili tabloyu ortaya koyduktan sonra gelelim kitabın ortasına. Evet, bildiğiniz üzere son zamanlarda kimi çevrelerden, 'kaçak işçileri ülkelerine sürelim, yerine kendi vatandaşlarımız işe alınsın, böylece işsizlik sorunu çözülsün' mealinde öneriler geliyor. İlk bakışta kulağa hoş gelen bu önerinin, maalesef hiçbir mantıksal tutarlılığı ve uygulanabilirliği bulunmuyor. Şöyle ki:
· Sayıları bir milyona ulaşan kaçak işçilerin istihdamı, sadece işçilerin ihtiyacından değil, aynı zamanda Türkiye işgücü piyasasının da yapısından kaynaklanıyor.
· Bu işçileri ülkelerine sürdüğünüz taktirde, felçli hastanın altını aylık 100 dolara temizleyecek ya da dökümhanelerde 150 dolara çalışacak işçi bulamıyorsunuz.
· Yabancı kaçak işçi sorunundan hem devletin hem de siyasetçilerin haberi var. Nitekim Sayın Başbakan da konuya vukufiyetini bir açıklamasında ortaya koydu. Hal böyle iken devletin, bu işçileri sürmek gibi bir politikasının olmadığı da muhakkak.
· Çin merkezli ucuz işgücü maliyetine dayalı üretim, diğer devletleri de el altından ucuz yollu emek arayışlarına zorluyor. Legal olarak insani çalışma koşullarını taahhüt eden devletler, illegal yoldan gayri insani koşullarda istihdama bu yüzden göz yumuyor.
Hal böyle iken, akşamdan sabaha karar verip, bu yabancı kaçakları kovalım da yerine kendi insanımız çalışsın demekle iş bitmiyor. Zira konunun sosyal, ekonomik ve hatta uluslararası ilişkiler boyutu bulunuyor. Peki, bu sorun çözülmeli mi? Elbette çözülmeli. Ancak Türkiye'nin işsizlik sorununu çözme kaygısından çok, bu insanları içinde bulundukları gayri insani şartlardan kurtarma kaygısıyla çözülmeli. İnsanı sadece insan olduğu seven milletin evlatlarına da bu yakışır.
Emekliler ve bedelli askerlik bekleyenlere
Geçtiğimiz perşembe günü 1 Nisan'dı ve biz de bir şaka yapalım dedik. Şakamızda, her emekliye 830 TL zam verileceğini, zammın kaynağı olarak da bedelli askerlik düzenlemesine gidileceğini söyledik. Bunun bir şaka olduğunu ve günün 1 Nisan olduğunu da eklemeyi ihmal etmedik. Ancak şaka uyarımıza rağmen her iki kesimden, az da olsa konuyu ciddi alanlar olmuş. Buradan tekrar ifade edelim; söz konusu yazımız bir şakaydı fakat asla bir dalga geçme yazısı değildi.
BUGÜN/5 Nisan 2010
Bu işçiler Romanya, Ukrayna, Moldova, Ermenistan ve diğer ülkelerden kaçak olarak yurda giriyor. Ya da legal olarak yurda girip çalışma izni olmaksızın çalışmaya başlıyorlar. Doğu Avrupa ülkelerinden gelenler (özellikle kadınlar), genelde hasta-yaşlı bakıcılığı ya da bebek bakıcılığı gibi ev hizmetlerinde çalışıyorlar. Yatalak hastaların altını değiştirmeye varıncaya kadar her işi gören bu insanlar, düşük ücret ve güvenilir olmaları gibi sebeplerle tercih ediliyorlar. Ayrıca bunlardan hatırı sayılır sayıda bayan, Türk erkeklerle evlenerek oturma ve vatandaşlık gibi haklara da kavuşabiliyor.
Öte yandan Romenler başta olmak üzere kaçak erkek işçiler, aylık 100-150 dolar gibi son derece düşük ücretlerle, oldukça ağır işlerde (döküm, kimyasal yoğun üretim, beden işçiliği gibi) çalışıyorlar. Bunlar genelde fabrikaların yanında koğuş usulü yerlerde yatıp kalkıyorlar. Yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçları işverenler tarafından karşılanan bu işçiler, aldıkları ücretin tamamına yakınını ailelerine gönderiyorlar. Burada aldıkları aylık 100-150 dolar, ülkelerinde ailelerinin birkaç aylık geçimini sağlıyor. Hatta mülkiyet edinmeye bile yetebiliyor. Yani mekanizma bir nevi 60'lı ve 70'li yıllarda Almanya'ya giden Türk işçilerde olduğu gibi işliyor.
Kaçak işçilerle ilgili tabloyu ortaya koyduktan sonra gelelim kitabın ortasına. Evet, bildiğiniz üzere son zamanlarda kimi çevrelerden, 'kaçak işçileri ülkelerine sürelim, yerine kendi vatandaşlarımız işe alınsın, böylece işsizlik sorunu çözülsün' mealinde öneriler geliyor. İlk bakışta kulağa hoş gelen bu önerinin, maalesef hiçbir mantıksal tutarlılığı ve uygulanabilirliği bulunmuyor. Şöyle ki:
· Sayıları bir milyona ulaşan kaçak işçilerin istihdamı, sadece işçilerin ihtiyacından değil, aynı zamanda Türkiye işgücü piyasasının da yapısından kaynaklanıyor.
· Bu işçileri ülkelerine sürdüğünüz taktirde, felçli hastanın altını aylık 100 dolara temizleyecek ya da dökümhanelerde 150 dolara çalışacak işçi bulamıyorsunuz.
· Yabancı kaçak işçi sorunundan hem devletin hem de siyasetçilerin haberi var. Nitekim Sayın Başbakan da konuya vukufiyetini bir açıklamasında ortaya koydu. Hal böyle iken devletin, bu işçileri sürmek gibi bir politikasının olmadığı da muhakkak.
· Çin merkezli ucuz işgücü maliyetine dayalı üretim, diğer devletleri de el altından ucuz yollu emek arayışlarına zorluyor. Legal olarak insani çalışma koşullarını taahhüt eden devletler, illegal yoldan gayri insani koşullarda istihdama bu yüzden göz yumuyor.
Hal böyle iken, akşamdan sabaha karar verip, bu yabancı kaçakları kovalım da yerine kendi insanımız çalışsın demekle iş bitmiyor. Zira konunun sosyal, ekonomik ve hatta uluslararası ilişkiler boyutu bulunuyor. Peki, bu sorun çözülmeli mi? Elbette çözülmeli. Ancak Türkiye'nin işsizlik sorununu çözme kaygısından çok, bu insanları içinde bulundukları gayri insani şartlardan kurtarma kaygısıyla çözülmeli. İnsanı sadece insan olduğu seven milletin evlatlarına da bu yakışır.
Emekliler ve bedelli askerlik bekleyenlere
Geçtiğimiz perşembe günü 1 Nisan'dı ve biz de bir şaka yapalım dedik. Şakamızda, her emekliye 830 TL zam verileceğini, zammın kaynağı olarak da bedelli askerlik düzenlemesine gidileceğini söyledik. Bunun bir şaka olduğunu ve günün 1 Nisan olduğunu da eklemeyi ihmal etmedik. Ancak şaka uyarımıza rağmen her iki kesimden, az da olsa konuyu ciddi alanlar olmuş. Buradan tekrar ifade edelim; söz konusu yazımız bir şakaydı fakat asla bir dalga geçme yazısı değildi.
BUGÜN/5 Nisan 2010