Neye üzülüyorum?
Koza İpek Holding’e evlere şenlik bir kararla kayyum atandı. Yedi yıldan fazladır yazdığım BUGÜN’de belki de bunlar son yazılarım. Şimdiye kadar ‘havuz’ olarak tabir edilen gazetelerden gelen doğrudan veya dolaylı tekliflere ret cevabı verdim. Fakat havuzun suyu geldi bizi bastı. Yapacak bir şey yok.
Türkiye’de herkesin bir imtihandan geçtiği süreçte, duruşumu, üslubumu ve köşemi muhafaza etmeye çalıştım. Bunun bedeli de oldu. Fakat çok daha ağır bedeller ödeyen insanların yanında benimkileri saymaya utanırım.
Elimden geldiği kadar üslubumu muhafaza etmeye çalıştım ve çalışıyorum. Çünkü zulmeden insanlara gönül vermiş ve hâlâ destekleyen dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım, komşularım var. Her şeyden önce onların tercihlerine saygı duymak zorundayım. Allah, bir insana bir zalimi destekleme özgürlüğünü veriyorsa, ben kim oluyorum ki ona müdahale edeyim? Ayrıca çocuklarımız yine bu ülkede dost, arkadaş, komşu, akraba olarak yaşayacaklar. Dolayısıylaçocuklarımıza miras olarak kin ve husumet bırakamayız. İşte sırf bu yüzden, çok daha ağır cümleler boğazıma gelmesine rağmen, elimden geldiğince üslubumu temize çekmeye çalıştım, çalışıyorum.
Malı, mülkü veren de alan da Allah’tır. Bir sebep verir gelir, bir sebep verir gider. Gelmesiyle gitmesi arasında fark görmeyen insanların servetlerine çökmüşsünüz, gasp etmişsiniz hiç önemi yok. Beni ve benim gibi düşünen insanları asıl üzen, toplumda yıllar boyu kapanması zor yaraların açılmış olması. Keşke bin Koza İpek Holding feda olsaydı da bu yaralar açılmasaydı. Elbette geçmişe kader penceresinden bakacağız. Bunda da nice hayırlar ve hikmetler vardır, bilemiyoruz. Tek dileğimiz, aklıselim, hukuk, insaf, merhamet ve empatinin firar ettiği bu topraklara geri dönmesi!
“Çalışanın köşesi” başlığıyla çıkan bu köşede, bugün alanım dışı yazdığım için affınıza sığınıyorum. Umarım bu ülkeye hukuk ve adalet tekrar döner, biz de çalışanın, emeklinin, memurun, işsizin ‘normal’ sorunlarını yazmaya devam ederiz.
Bugün Gazetesi - 28 Ekim Cuma
Koza İpek Holding’e evlere şenlik bir kararla kayyum atandı. Yedi yıldan fazladır yazdığım BUGÜN’de belki de bunlar son yazılarım. Şimdiye kadar ‘havuz’ olarak tabir edilen gazetelerden gelen doğrudan veya dolaylı tekliflere ret cevabı verdim. Fakat havuzun suyu geldi bizi bastı. Yapacak bir şey yok.
Türkiye’de herkesin bir imtihandan geçtiği süreçte, duruşumu, üslubumu ve köşemi muhafaza etmeye çalıştım. Bunun bedeli de oldu. Fakat çok daha ağır bedeller ödeyen insanların yanında benimkileri saymaya utanırım.
Elimden geldiği kadar üslubumu muhafaza etmeye çalıştım ve çalışıyorum. Çünkü zulmeden insanlara gönül vermiş ve hâlâ destekleyen dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım, komşularım var. Her şeyden önce onların tercihlerine saygı duymak zorundayım. Allah, bir insana bir zalimi destekleme özgürlüğünü veriyorsa, ben kim oluyorum ki ona müdahale edeyim? Ayrıca çocuklarımız yine bu ülkede dost, arkadaş, komşu, akraba olarak yaşayacaklar. Dolayısıylaçocuklarımıza miras olarak kin ve husumet bırakamayız. İşte sırf bu yüzden, çok daha ağır cümleler boğazıma gelmesine rağmen, elimden geldiğince üslubumu temize çekmeye çalıştım, çalışıyorum.
Malı, mülkü veren de alan da Allah’tır. Bir sebep verir gelir, bir sebep verir gider. Gelmesiyle gitmesi arasında fark görmeyen insanların servetlerine çökmüşsünüz, gasp etmişsiniz hiç önemi yok. Beni ve benim gibi düşünen insanları asıl üzen, toplumda yıllar boyu kapanması zor yaraların açılmış olması. Keşke bin Koza İpek Holding feda olsaydı da bu yaralar açılmasaydı. Elbette geçmişe kader penceresinden bakacağız. Bunda da nice hayırlar ve hikmetler vardır, bilemiyoruz. Tek dileğimiz, aklıselim, hukuk, insaf, merhamet ve empatinin firar ettiği bu topraklara geri dönmesi!
“Çalışanın köşesi” başlığıyla çıkan bu köşede, bugün alanım dışı yazdığım için affınıza sığınıyorum. Umarım bu ülkeye hukuk ve adalet tekrar döner, biz de çalışanın, emeklinin, memurun, işsizin ‘normal’ sorunlarını yazmaya devam ederiz.
Bugün Gazetesi - 28 Ekim Cuma