ESK Suriyeliler için toplanmalı
Kabul edelim veya etmeyelim, memnun olalım ya da olmayalım, artık içimizde iki milyon Suriyeli ile yaşıyoruz. Yani dünyadaki pek çok ülke nüfusundan fazla bir nüfus Türkiye’ye taşınmış durumda. Bu durumun geçici olduğunu söylemek de mümkün değil. Şu ana kadar konuya -haklı olarak- insani ve ahlaki yaklaşan hükümetin artık aynı zamanda akli/rasyonel olarak da meseleyi masaya yatırması gerekiyor. Fakat bunu tek taraflı yapması mümkün değil. Madem ki bu ev sahipliğini Türkiye yapacak, öyleyse tüm sosyal tarafların sürece dahil edilmesi gerekiyor.
Muhatap Ekonomik ve Sosyal Konsey
“Suriyeliler sorunu” ekonomik olduğu kadar sosyal da bir sorun. Öyleyse vakit kaybetmeksizin Ekonomik ve Sosyal Konsey’in (ESK) bu sorun gündemiyle acilen toplanması gerekiyor. Zira ESK, temsil kabiliyeti açısından Türkiye’de sivil ve yarı sivil toplumun en kapsamlı temsilcisi durumunda. ESK’nın çok acil olarak şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:
- Suriyeliler’in bugüne kadarki ekonomik ve sosyal maliyeti nedir, bundan sonra nasıl bir maliyetle karşı karşıyayız?
- Suriyeli mültecilere Türkiye’de çalışma izni verilmeli mi? İşyerlerine “Suriyeli çalıştırma zorunluluğu” getirilmeli mi? Son dönemde artan işsiz Türk vatandaşı sayısında Suriyeliler’in payı nedir?
- Suriyeliler belirli kamplarda mı yoksa serbest ikamet hakkıyla mı misafir edilmeli?
- İki milyon insanın sağlık, eğitim, güvenlik, evlilik ve diğer ihtiyaçları hangi kaynakla karşılanmalı? Sorunun kalıcı olacağı düşünüldüğünde Türkiye nasıl bir maliyetle karşı karşıyadır? Türk vatandaşı ile Suriyeliler arasında hangi farklılıklar korunmalı, hangileri kaldırılmalı?
- Bu insanların ülkelerine dönmeleri teşvik edilmeli mi? Bunun için neler yapılabilir?
- Türkiye’nin kendi vatandaşına yapacağı sosyal politika harcamaları ile Suriyeliler arasında nasıl bir tercih/dağılım olmalı?
- Bu insanların şu ana kadar ve bundan sonra toplumsal yapımız üzerinde oluşturacağı geçici ve kalıcı etkiler/sorunlar neler olabilir?
- Suriyeliler sorununun yönetiminde sivil toplum kuruluşları hangi rolleri üstlenebilir?
İstişare olmazsa…
Soruları daha da artırmak mümkün. Bu soruların cevabını ve çözüm kararını tek başına hükümet veremez. Zira sorun Türkiye’ye yayılmış, ekonomik ve sosyal yapının her unsurunu etkilemeye başlamış durumda. Ne Suriye’den gelenler ‘muhacir’ ne de bizler ‘ensar’ kıvamındayız. Bu konudaki her eleştiri ve öneriyi “ne yapsaydık, ölmek üzere olan insanlara kapımızı mı kapatsaydık” salvosuyla yanıt vermek de çözüm değil. Şöyle olsaydı böyle olsaydı ile kaybedecek zaman kalmadı. Ne olduysa oldu ve artık iki milyon kalıcı misafirimiz var. Sorunun bu boyuta gelmesinde etkili olan “ben bilirim” tavrını bir kenara bırakıp, mümkün olan en geniş kapsamlı istişare mekanizmasını işletmemiz ve Suriyeliler konusunda toplumsal rızayı gözetmemiz gerekiyor. Aksi halde önümüzdeki on yıllar, hiç aklımıza gelmeyen işlerin başımıza geleceği yıllar olabilir.
Bağ-Kur başlangıcı esastır
Soru: Sadettin Bey, babam Bağ-Kur’dan borçlanıp aftan yararlandı ve borcunu ödedi. Sonrasında SSK’ya geçip emeklilikten daha iyi yararlanmak istedi. Peki bu durumda babamın SSK başlangıç tarihi 03.05.2011 olduğu için 7200 iş gününü doldurması gerekiyor mu? Serap Ö.
Cevap: Değerli okurum, babanızın SSK’dan emeklilik hesabı yapılırken 2011 yılındaki girişi değil, ilk Bağ-Kur başlangıç tarihi esas alınır. Bu kapsamda önce 03.05.2011 tarihi itibariyle 3,5 yılın (1260 gün) dolup dolmadığına bakılır. 3,5 yıl dolmuşsa ilk Bağ-Kur giriş tarihine göre emeklilik yaşı ve prim günü hesaplanır. Bunlar da dolmuşsa emekli aylığı bağlanır. Yani babanızın illa da 7200 günü doldurması gerekmez.
Bugün Gazetesi - 24 Ekim 2014 Cuma
Kabul edelim veya etmeyelim, memnun olalım ya da olmayalım, artık içimizde iki milyon Suriyeli ile yaşıyoruz. Yani dünyadaki pek çok ülke nüfusundan fazla bir nüfus Türkiye’ye taşınmış durumda. Bu durumun geçici olduğunu söylemek de mümkün değil. Şu ana kadar konuya -haklı olarak- insani ve ahlaki yaklaşan hükümetin artık aynı zamanda akli/rasyonel olarak da meseleyi masaya yatırması gerekiyor. Fakat bunu tek taraflı yapması mümkün değil. Madem ki bu ev sahipliğini Türkiye yapacak, öyleyse tüm sosyal tarafların sürece dahil edilmesi gerekiyor.
Muhatap Ekonomik ve Sosyal Konsey
“Suriyeliler sorunu” ekonomik olduğu kadar sosyal da bir sorun. Öyleyse vakit kaybetmeksizin Ekonomik ve Sosyal Konsey’in (ESK) bu sorun gündemiyle acilen toplanması gerekiyor. Zira ESK, temsil kabiliyeti açısından Türkiye’de sivil ve yarı sivil toplumun en kapsamlı temsilcisi durumunda. ESK’nın çok acil olarak şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:
- Suriyeliler’in bugüne kadarki ekonomik ve sosyal maliyeti nedir, bundan sonra nasıl bir maliyetle karşı karşıyayız?
- Suriyeli mültecilere Türkiye’de çalışma izni verilmeli mi? İşyerlerine “Suriyeli çalıştırma zorunluluğu” getirilmeli mi? Son dönemde artan işsiz Türk vatandaşı sayısında Suriyeliler’in payı nedir?
- Suriyeliler belirli kamplarda mı yoksa serbest ikamet hakkıyla mı misafir edilmeli?
- İki milyon insanın sağlık, eğitim, güvenlik, evlilik ve diğer ihtiyaçları hangi kaynakla karşılanmalı? Sorunun kalıcı olacağı düşünüldüğünde Türkiye nasıl bir maliyetle karşı karşıyadır? Türk vatandaşı ile Suriyeliler arasında hangi farklılıklar korunmalı, hangileri kaldırılmalı?
- Bu insanların ülkelerine dönmeleri teşvik edilmeli mi? Bunun için neler yapılabilir?
- Türkiye’nin kendi vatandaşına yapacağı sosyal politika harcamaları ile Suriyeliler arasında nasıl bir tercih/dağılım olmalı?
- Bu insanların şu ana kadar ve bundan sonra toplumsal yapımız üzerinde oluşturacağı geçici ve kalıcı etkiler/sorunlar neler olabilir?
- Suriyeliler sorununun yönetiminde sivil toplum kuruluşları hangi rolleri üstlenebilir?
İstişare olmazsa…
Soruları daha da artırmak mümkün. Bu soruların cevabını ve çözüm kararını tek başına hükümet veremez. Zira sorun Türkiye’ye yayılmış, ekonomik ve sosyal yapının her unsurunu etkilemeye başlamış durumda. Ne Suriye’den gelenler ‘muhacir’ ne de bizler ‘ensar’ kıvamındayız. Bu konudaki her eleştiri ve öneriyi “ne yapsaydık, ölmek üzere olan insanlara kapımızı mı kapatsaydık” salvosuyla yanıt vermek de çözüm değil. Şöyle olsaydı böyle olsaydı ile kaybedecek zaman kalmadı. Ne olduysa oldu ve artık iki milyon kalıcı misafirimiz var. Sorunun bu boyuta gelmesinde etkili olan “ben bilirim” tavrını bir kenara bırakıp, mümkün olan en geniş kapsamlı istişare mekanizmasını işletmemiz ve Suriyeliler konusunda toplumsal rızayı gözetmemiz gerekiyor. Aksi halde önümüzdeki on yıllar, hiç aklımıza gelmeyen işlerin başımıza geleceği yıllar olabilir.
Bağ-Kur başlangıcı esastır
Soru: Sadettin Bey, babam Bağ-Kur’dan borçlanıp aftan yararlandı ve borcunu ödedi. Sonrasında SSK’ya geçip emeklilikten daha iyi yararlanmak istedi. Peki bu durumda babamın SSK başlangıç tarihi 03.05.2011 olduğu için 7200 iş gününü doldurması gerekiyor mu? Serap Ö.
Cevap: Değerli okurum, babanızın SSK’dan emeklilik hesabı yapılırken 2011 yılındaki girişi değil, ilk Bağ-Kur başlangıç tarihi esas alınır. Bu kapsamda önce 03.05.2011 tarihi itibariyle 3,5 yılın (1260 gün) dolup dolmadığına bakılır. 3,5 yıl dolmuşsa ilk Bağ-Kur giriş tarihine göre emeklilik yaşı ve prim günü hesaplanır. Bunlar da dolmuşsa emekli aylığı bağlanır. Yani babanızın illa da 7200 günü doldurması gerekmez.
Bugün Gazetesi - 24 Ekim 2014 Cuma