CHP’nin vaatleri popülist mi?
Cumhuriyet Halk Partisi, geçtiğimiz hafta sonu seçim bildirgesini ilan etti. Özellikle sosyal politika vaatlerinin ön plana çıktığı bildirge, ‘kaynağı belirsiz’ ve ‘popülist’ eleştirilerine konu oldu. Esasında partilerin geniş halk kesimlerine yönelik vaatleri, eskiden beri popülizm eleştirilerine muhatap olur. Nitekim AK Parti de 2002 yılında bu eleştirilerden fazlasıyla nasibini aldı. Fakat bir vaadin popülist mi yoksa gerçekçi mi olduğunu anlayabilmek için dört açıdan ele alınması gerekir…
1- Teşhis
2- Tedavi/çözüm
3- Uygulanabilirlik
4- Sürdürülebilirlik
Herhangi bir sorun için verilen söz, bu dört unsurun tamamını içeriyorsa gerçekçi, ilk üçünü içeriyorsa uygulanabilir, sadece ilk ikisini içeriyorsa popülisttir. İlk ikisini de içermiyorsa, zaten ona vaat bile denemez. Şu halde CHP’nin sosyal politika vaatlerinin popülist olup olmadığını anlayabilmemiz için bu dört mihenge vurmamız gerekiyor.
Teşhis: Kabul etmek gerekir ki CHP’nin sosyal politika ekibi titiz bir çalışma yürütmüş. Zaten 2011 seçimlerinde de CHP’nin en akılda kalan projesi aile sigortasıydı. Buna ilaveten taşeron işçi sorunu, emekli aylıkları arasında 2000 yılından bugüne oluşan uçurum, iş kazaları, esnafın emeklilik sorunları, primli rejim ile primsiz sosyal yardımlar arasındaki kopukluk doğru tespit edilmiş. Ayrıca mevcut sosyal yardım sistemindeki ‘insan onurunu zedeleyen’ unsurlara da dikkat çekilmiş. Yine istihdam politikaları ile sosyal yardımlar arasındaki bağlantısızlık doğru teşhis edilmiş. Dolayısıyla bildirgede teşhis sorunu olmadığını görüyoruz.
Tedavi/çözüm: Teşhis doğru yapıldıktan sonra, uygun tedavi ve çözüm yollarının bulunması daha kolaydır. Bu anlamda kamuda taşeronlaşmaya son verilmesi, aile sigortasına geçilmesi, asgari ücretten verginin kaldırılması, tüm emekliler için taban aylığın memurlarla eşitlenmesi, vatandaşı minnet altında bırakmayan ve istihdama yönelten yardım sistemi; tedavinin de gerçekçi olduğunu gösteriyor. Ayrıca bildirge metninin sokaktaki vatandaşın anlayacağı sadelikte kaleme alınmış olması da mesajın hedef kitleye ulaşması açısından önemli.
Uygulanabilirlik: Bir sorunun teşhisi ve doğru çözümü kadar uygulanabilir olması da önemli. Kurumsal kapasite, uygun insan kaynağı ve dahası parasal kaynağın sağlanması lazım. Esasında bildirgede yer alan vaatlerin yarıdan fazlası, yeni kaynak gereksiniminden ziyade, mevcut dağıtım mekanizmasının yeniden organize edilmesini gerektiriyor. Bunun yanında, kamudaki taşeron işçilerin kadroya alınması, kıdem tazminatı güvencesi ve istihdam teşviklerinin daha ‘istihdam dostu’ hale getirilmesi de ilave kaynak gerektirmeyen vaatler. Fakat emekliye iki maaş ikramiye, taban emekli aylıklarının 1350 lirada eşitlenmesi ve 2000 yılından önce çalışmaya başlayıp emeklilik için yaşı bekleyenlere çözüm vaatleri, ciddi tutarda yeni kaynak gerektiriyor. Sadece iki maaş ikramiye ve taban aylık uygulaması, yıllık 48 milyarlık kaynak istiyor. Marjinal tüketim eğilimi yüksek bu kesime verilecek kaynağın, vergi etkisiyle bir kısmı devlete geri dönecektir. Bu anlamda söz konusu vaatlerin uygulanabilir olmakla birlikte bütçe tercihlerini zorlayacağı muhakkak.
Sürdürülebilirlik: Siyasi irade, bütçe kalemlerinde değişiklik yaparak verdiği sözü yerine getirebilir. Fakat bir sözün yerine getirilmesi kadar, bunun sürdürülebilir olması da gerekir. Örneğin 1991 yılında emeklilik yaşını kaldırdık, 1999’da daha yüksek olarak yeniden getirdik. Buna keza, emeklilere bir yıl ikramiye verip, takip eden yılda veremediğinizde, daha büyük hayal kırıklığı oluşacaktır. Bununla birlikte, açıkçası Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı paketin, yukarıdaki kriterler doğrultusundauygulanabilir olduğunu düşünüyorum. Fakat sürdürebilir ve dolayısıyla gerçekçiolup olmadığı konusunda değerlendirme yapabilmemiz için daha fazla detaya ihtiyacımız var. Sanıyorum seçmenin ikna olması da biraz bu detaylara bağlı.
Bugün Gazetesi - 22 Nisan 2015 Çarşamba
Cumhuriyet Halk Partisi, geçtiğimiz hafta sonu seçim bildirgesini ilan etti. Özellikle sosyal politika vaatlerinin ön plana çıktığı bildirge, ‘kaynağı belirsiz’ ve ‘popülist’ eleştirilerine konu oldu. Esasında partilerin geniş halk kesimlerine yönelik vaatleri, eskiden beri popülizm eleştirilerine muhatap olur. Nitekim AK Parti de 2002 yılında bu eleştirilerden fazlasıyla nasibini aldı. Fakat bir vaadin popülist mi yoksa gerçekçi mi olduğunu anlayabilmek için dört açıdan ele alınması gerekir…
1- Teşhis
2- Tedavi/çözüm
3- Uygulanabilirlik
4- Sürdürülebilirlik
Herhangi bir sorun için verilen söz, bu dört unsurun tamamını içeriyorsa gerçekçi, ilk üçünü içeriyorsa uygulanabilir, sadece ilk ikisini içeriyorsa popülisttir. İlk ikisini de içermiyorsa, zaten ona vaat bile denemez. Şu halde CHP’nin sosyal politika vaatlerinin popülist olup olmadığını anlayabilmemiz için bu dört mihenge vurmamız gerekiyor.
Teşhis: Kabul etmek gerekir ki CHP’nin sosyal politika ekibi titiz bir çalışma yürütmüş. Zaten 2011 seçimlerinde de CHP’nin en akılda kalan projesi aile sigortasıydı. Buna ilaveten taşeron işçi sorunu, emekli aylıkları arasında 2000 yılından bugüne oluşan uçurum, iş kazaları, esnafın emeklilik sorunları, primli rejim ile primsiz sosyal yardımlar arasındaki kopukluk doğru tespit edilmiş. Ayrıca mevcut sosyal yardım sistemindeki ‘insan onurunu zedeleyen’ unsurlara da dikkat çekilmiş. Yine istihdam politikaları ile sosyal yardımlar arasındaki bağlantısızlık doğru teşhis edilmiş. Dolayısıyla bildirgede teşhis sorunu olmadığını görüyoruz.
Tedavi/çözüm: Teşhis doğru yapıldıktan sonra, uygun tedavi ve çözüm yollarının bulunması daha kolaydır. Bu anlamda kamuda taşeronlaşmaya son verilmesi, aile sigortasına geçilmesi, asgari ücretten verginin kaldırılması, tüm emekliler için taban aylığın memurlarla eşitlenmesi, vatandaşı minnet altında bırakmayan ve istihdama yönelten yardım sistemi; tedavinin de gerçekçi olduğunu gösteriyor. Ayrıca bildirge metninin sokaktaki vatandaşın anlayacağı sadelikte kaleme alınmış olması da mesajın hedef kitleye ulaşması açısından önemli.
Uygulanabilirlik: Bir sorunun teşhisi ve doğru çözümü kadar uygulanabilir olması da önemli. Kurumsal kapasite, uygun insan kaynağı ve dahası parasal kaynağın sağlanması lazım. Esasında bildirgede yer alan vaatlerin yarıdan fazlası, yeni kaynak gereksiniminden ziyade, mevcut dağıtım mekanizmasının yeniden organize edilmesini gerektiriyor. Bunun yanında, kamudaki taşeron işçilerin kadroya alınması, kıdem tazminatı güvencesi ve istihdam teşviklerinin daha ‘istihdam dostu’ hale getirilmesi de ilave kaynak gerektirmeyen vaatler. Fakat emekliye iki maaş ikramiye, taban emekli aylıklarının 1350 lirada eşitlenmesi ve 2000 yılından önce çalışmaya başlayıp emeklilik için yaşı bekleyenlere çözüm vaatleri, ciddi tutarda yeni kaynak gerektiriyor. Sadece iki maaş ikramiye ve taban aylık uygulaması, yıllık 48 milyarlık kaynak istiyor. Marjinal tüketim eğilimi yüksek bu kesime verilecek kaynağın, vergi etkisiyle bir kısmı devlete geri dönecektir. Bu anlamda söz konusu vaatlerin uygulanabilir olmakla birlikte bütçe tercihlerini zorlayacağı muhakkak.
Sürdürülebilirlik: Siyasi irade, bütçe kalemlerinde değişiklik yaparak verdiği sözü yerine getirebilir. Fakat bir sözün yerine getirilmesi kadar, bunun sürdürülebilir olması da gerekir. Örneğin 1991 yılında emeklilik yaşını kaldırdık, 1999’da daha yüksek olarak yeniden getirdik. Buna keza, emeklilere bir yıl ikramiye verip, takip eden yılda veremediğinizde, daha büyük hayal kırıklığı oluşacaktır. Bununla birlikte, açıkçası Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı paketin, yukarıdaki kriterler doğrultusundauygulanabilir olduğunu düşünüyorum. Fakat sürdürebilir ve dolayısıyla gerçekçiolup olmadığı konusunda değerlendirme yapabilmemiz için daha fazla detaya ihtiyacımız var. Sanıyorum seçmenin ikna olması da biraz bu detaylara bağlı.
Bugün Gazetesi - 22 Nisan 2015 Çarşamba