Soma
için somut öneriler
Soma faciasının üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti. İlk günlerdeki şok, yerini daha soğukkanlı sorulara bırakmaya başladı. Toz ve dumanın yatışmasıyla artık tabloyu biraz daha net görebiliyoruz. Gidenleri geri getirmek mümkün değil fakat acıları paylaşmak, yaraları sarmak ve en önemlisi de yenilerin gitmesini önlemek mümkün. Bunun için de duygusal çıkışları, “kim daha çok kahroldu” yarışını bir kenara bırakıp, somut, kalıcı ve sistematik çözümlere yoğunlaşmamız gerekiyor. Vakit kaybetmeden atılması gereken adımları naçizane şu şekilde sıralayabiliriz;
- Uluslararası Çalışma Örgütü’nden (ILO) inceleme heyeti davet etmek gerekir. Böylece soruşturmanın her safhası uluslararası denetime açılmış ve “acaba üzeri örtülüyor mu” soruları hem içerde hem dışarda bertaraf edilmiş olur.
- Maden sektöründe taşeronlaşma tamamen yasaklanmalıdır. Mevcut İş Kanunu, “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde” asıl işte taşeronlaşmaya izin veriyor. Maden sektörü için bu iznin kaldırılması gerekiyor.
- Kamu denetimi mümkün olduğu kadar bağımsızlaşmalı. Çalışma hayatını denetleyen iş müfettişleri ile sosyal güvenlik müfettişlerinin Sayıştay benzeri bir yapıda, siyasi müdahaleden bağımsız olarak örgütlenmesi gerekiyor.
- İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin ücretlerini işverenden değil, SGK’dan almaları sağlanmalı. Finansmanın ise işverenlerce ödenen iş kazası ve meslek hastalığı prim oranının artırılması yoluyla sağlanması uygun olacaktır. Ayrıca söz konusu personelin bir meslek odası şeklinde örgütlenmesi yerinde olacaktır.
- Maden sektöründeki asgari ücret genel asgari ücrete göre daha yüksek belirlenmelidir. (Bu öneri Prof. Vedat Bilgin’e aittir).
- 176 sayılı ILO sözleşmesi imzalanmalıdır. Mevcut mevzuata çok önemli bir yenilik getirmeyecek olsa da maden işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemlerini düzenleyen söz konusu sözleşmesinin imzalanması, psikolojik olarak olumlu katkıda bulunacaktır.
Bu adımlar atılmadan göstermelik bazı tedbirlerle, sloganlarla, dilek ve temennilerle Soma’yı da geçiştirirsek, bir sonraki felakette bize acıyanı dahi bulamayız.
Yaşam odası mevzuatta yok mu?
Soma sonrası en fazla tartışılan konulardan birisi de madende yaşam odalarının bulunmaması idi. Buna karşı getirilen izah, mevzuatta yaşam odası olmadığı için madene konulmadığı şeklinde oldu. Oysa iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında işçilerin hayatını korumak için işyerinde bulundurulması gereken tüm malzemeler tek tek sayılmaz. Bunun yerine genel ve özel yükümlülükler düzenlenir, bazen de malzemelere yer verilir. Örneğin işveren “Teknik gelişmelere uyum sağlamak” zorundadır (İSGY/Md.5). Yine maden yönetmeliğine göre işveren, “bir tehlike anında çalışanların çalışma yerlerini en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde terk edebilmeleri için uygun kaçış ve kurtarma araçlarını sağlar ve kullanıma hazır bulundurur”. İşveren bu tedbiri bugün yaşam odalarıyla alabilir yarın başka bir yöntem keşfedilir. Bu yüzden mevzuatta ismen belirtilmese bile yaşam odası veya daha ileri korunma araçlarının bulundurulması zorunludur. “Mevzuatta sayılmamış o yüzden koymadık” gibi bir izah olamaz.
BUGÜN - 21 MAYIS 2014
Soma faciasının üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti. İlk günlerdeki şok, yerini daha soğukkanlı sorulara bırakmaya başladı. Toz ve dumanın yatışmasıyla artık tabloyu biraz daha net görebiliyoruz. Gidenleri geri getirmek mümkün değil fakat acıları paylaşmak, yaraları sarmak ve en önemlisi de yenilerin gitmesini önlemek mümkün. Bunun için de duygusal çıkışları, “kim daha çok kahroldu” yarışını bir kenara bırakıp, somut, kalıcı ve sistematik çözümlere yoğunlaşmamız gerekiyor. Vakit kaybetmeden atılması gereken adımları naçizane şu şekilde sıralayabiliriz;
- Uluslararası Çalışma Örgütü’nden (ILO) inceleme heyeti davet etmek gerekir. Böylece soruşturmanın her safhası uluslararası denetime açılmış ve “acaba üzeri örtülüyor mu” soruları hem içerde hem dışarda bertaraf edilmiş olur.
- Maden sektöründe taşeronlaşma tamamen yasaklanmalıdır. Mevcut İş Kanunu, “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde” asıl işte taşeronlaşmaya izin veriyor. Maden sektörü için bu iznin kaldırılması gerekiyor.
- Kamu denetimi mümkün olduğu kadar bağımsızlaşmalı. Çalışma hayatını denetleyen iş müfettişleri ile sosyal güvenlik müfettişlerinin Sayıştay benzeri bir yapıda, siyasi müdahaleden bağımsız olarak örgütlenmesi gerekiyor.
- İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin ücretlerini işverenden değil, SGK’dan almaları sağlanmalı. Finansmanın ise işverenlerce ödenen iş kazası ve meslek hastalığı prim oranının artırılması yoluyla sağlanması uygun olacaktır. Ayrıca söz konusu personelin bir meslek odası şeklinde örgütlenmesi yerinde olacaktır.
- Maden sektöründeki asgari ücret genel asgari ücrete göre daha yüksek belirlenmelidir. (Bu öneri Prof. Vedat Bilgin’e aittir).
- 176 sayılı ILO sözleşmesi imzalanmalıdır. Mevcut mevzuata çok önemli bir yenilik getirmeyecek olsa da maden işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemlerini düzenleyen söz konusu sözleşmesinin imzalanması, psikolojik olarak olumlu katkıda bulunacaktır.
Bu adımlar atılmadan göstermelik bazı tedbirlerle, sloganlarla, dilek ve temennilerle Soma’yı da geçiştirirsek, bir sonraki felakette bize acıyanı dahi bulamayız.
Yaşam odası mevzuatta yok mu?
Soma sonrası en fazla tartışılan konulardan birisi de madende yaşam odalarının bulunmaması idi. Buna karşı getirilen izah, mevzuatta yaşam odası olmadığı için madene konulmadığı şeklinde oldu. Oysa iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında işçilerin hayatını korumak için işyerinde bulundurulması gereken tüm malzemeler tek tek sayılmaz. Bunun yerine genel ve özel yükümlülükler düzenlenir, bazen de malzemelere yer verilir. Örneğin işveren “Teknik gelişmelere uyum sağlamak” zorundadır (İSGY/Md.5). Yine maden yönetmeliğine göre işveren, “bir tehlike anında çalışanların çalışma yerlerini en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde terk edebilmeleri için uygun kaçış ve kurtarma araçlarını sağlar ve kullanıma hazır bulundurur”. İşveren bu tedbiri bugün yaşam odalarıyla alabilir yarın başka bir yöntem keşfedilir. Bu yüzden mevzuatta ismen belirtilmese bile yaşam odası veya daha ileri korunma araçlarının bulundurulması zorunludur. “Mevzuatta sayılmamış o yüzden koymadık” gibi bir izah olamaz.
BUGÜN - 21 MAYIS 2014